Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Okul Öncesi Eğitim

Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Okul Öncesi Eğitim

İnsanın gelişim öyküsü doğum öncesi dönemde başlayarak yaşam sonlanıncaya kadar devam eden, birçok unsurun etkilediği, birikimsel yapıya sahip ve genel olarak tüm insanlarda aynı aşamaları içermekle birlikte, her insanda farklı gözlemlenen doğal bir süreçtir. Bu süreçte fizyolojik ve psikolojik faktörler çoğu kez iç içe girmekte ve gelişimin doğasını karşılıklı olarak etkilemektedir. Doğumdan altı yaş sonuna kadar olan okul öncesi yaşlar, yaşam süreci içinde en önemli en kritik dönemeçlerdenbiridir. Çocuğun gelişimi ile ilgili olarak ortaya çıkan birçok eksik durumun ya da aksaklığın genellikle okul öncesi dönemde yapılan hatalarla ilgisi olduğu bilinmektedir.

Okul Öncesi Eğitim Nedir?

Çeşitli kaynaklarda farklı şekillerde tanımlanan okul öncesi eğitimi On Dördüncü Milli Eğitim Şurası’nda “0-77 ay grubundaki çocukların gelişim düzeylerine ve bireysel özelliklerine uygun, zengin uyarıcı ve çevre imkanları sağlayan, onların bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden gelişmelerini destekleyen, onları toplumun kültürel değerleri doğrultusunda en iyi biçimde yönlendiren ve ilköğretime hazırlayan, temel eğitim bütünlüğü içerisinde yer alan bir eğitim süreci” olarak tanımlanmıştır.

0-6 yaş, çocuğun gelişiminin ve öğrenmesinin en hızlı olduğu dönemdir. İnsan sağlığının ve mutluluğunun temeli bu yıllarda atılacak, kazanacağı alışkanlıklar, toplumsal davranışlarını ve kişilik yapısını etkileyecektir[10].Doğumdan ilkokulun başlangıcına kadar olan bu yaş, çocukların bireysel özelliklerini ve gelişimsel düzeylerine uygun zengin uyarıcı çevre imkânları sağlayan, onların tüm gelişimlerini toplumun kültürel değerleri ve özellikleri doğrultusunda en iyi biçimde yönlendiren bir eğitim sürecidir.

Okul Öncesi Eğitimin Amaçları Nedir?

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından benimsenen amaçlar şöyle ifade edilmiştir:

Okul öncesi eğitim kurumlarının amaçları, Türk Milli Eğitiminin genel amaç ve ilkeleri doğrultusunda;

Çocukların milli, manevi, ahlaki, kültürel ve insani değerlere bağlılığının gelişmesine yardımcı olmak,
Çocukların bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden gelişmelerini temel alışkanlıkları kazanmalarını sağlamak, Sosyo-ekonomik şartları elverişsiz çevre ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetiştirme ortamı hazırlamak,

Çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamaktır
Okul öncesi eğitimin evrensel sayılabilecek amaçlarını, üç ana başlıkta toplanabilir:

  • Toplumsal amaçlar: Çalışan annelere destek olmak, her çocuğun bireysel farklılıklarını göz önüne alarak onların sosyal, zihinsel, duygusal, fiziksel, cinsel vb. gelişim aşamalarında geleneksel eğitimin boşluklarını telafi etmek.
  • Eğitici amaçlar: Çocuğun duygularını eğitmek ve çevresiyle iletişimi sağlayarak çocuğun duyarlı davranışlarını geliştirmek.
  • Gelişimsel amaçlar: Çocuğun doğal gelişimi temel alınarak, kendi vücudunu kontrol etme, kendi denetimini bağımsız olarak gerçekleştirme, konuşma, öğrenme, dil vb. becerilerin gelişimini sağlamak.

Okul Öncesi Eğitimin Önemi ve Gerekliliği

Çocukluğun tarihi konusunda yapılan araştırmalar, okul öncesi dönemin farklı bir gelişim dönemi olması ile ilgili ilk bilgilerin Eski Yunan’da ortaya konduğunu göstermektedir. Ancak çocukluğun yeniden keşfi ve düşünürlerin ilgi alanına girmesi 16–17. yüzyıldan itibaren başlamıştır. Günümüz eğitim literatüründe, “okul öncesi dönem, okul öncesi eğitim, okul öncesi eğitim kurumları ve okul öncesi eğitim programları” kavramları giderek daha fazla kullanılır hale gelmiştir. Çeşitli ülkelerde çocuk psikolojisi üzerine yapılan çalışmalar sonucunda, 0-6 yaş döneminin kişinin geleceğini belirlemedeki etkisinin önemli olduğu fikri kabul görmektedir. Bu ülkelerde sorun, artık sadece çağ nüfusunun okul öncesi eğitimden yararlanması değil, çocuklara daha kaliteli eğitim verilmesi konusudur.

Konuya Türkiye açısından bakıldığında, yüzyılın başında, kurumsal okul öncesi eğitimin ortaya çıkış nedenlerinin özellikle kadının çalışmasıyla ilgili olduğu dikkati çekmektedir. Günümüzde, özellikle büyük şehir yaşamında çocukların daralan oyun alanları, sınırlanan hareketleri ve arkadaşlarıyla birlikte olma imkânlarının azalması, ailelerin çocuğun erken eğitimi konusunda giderek bilinçlenmeleri, annenin çalışmasına bağlı olmaksızın okul öncesi eğitim kurumlarına olan talebi artırmıştır.

Annenin çalışmadığı ailelerde; genellikle anneler ya da yetişkinler geçirdikleri eğitim tecrübelerine dayanarak çocuklarını yetiştirmektedir. Yetişkinin geçirmiş olduğu eğitim tecrübesi de genellikle çağımızın eğitim anlayışına göre yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle, okul öncesi eğitim faaliyetlerinin geliştirilerek yaygınlaştırılmasının önemi daha da anlam kazanmaktadır.

Okul öncesi dönem, çocuğun çevresini araştırıp tanımaya çalıştığı, çevresiyle iletişim kurmaya istekli olduğu, yaşadığı toplumun değer yargılarını ve o toplumun kültürel yapısına uygun davranış ve alışkanlıkları kazanmaya başladığı bir dönemdir. Kişiliğin temellerinin atıldığı bu dönemde çocuğun ev, okul ve sosyal yaşantıda bilinçli bir rehberliğe ihtiyacı vardır. Erken yıllarda uygun eğitim fırsatları sağlanarak, çocukların öz-bakım, zihin, dil, sosyal, duygusal ve motoryeteneklerinin gelişimi desteklenebilmektedir[1]. Ayrıca bu dönemde, çocukların bir takım temel ihtiyaçları vardır ki, bunların karşılanması çocuğun kişilik gelişimi açısından önemli rol oynamaktadır. Burada en önemli ve en fazla görev eğitimcilere düşmektedir.

Fiziksel koşulları ve eğitim programı bakımından iyi hazırlanmış bir okul öncesi eğitim kurumunda çocuk, arkadaş ilişkileri kurmayı, birlikte bir şeyler yapmayı, işbirliğini ve toplum içinde sorumluluk almayı ve sorumluluklarını yerine getirmeyi öğrenir, becerilerini geliştirir. İnsandaki potansiyelin en üst sınırlarına kadar geliştirilebilmesi ancak çok erken yıllarda sağlanabilecek imkânlarla mümkündür

Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Okul Öncesi Eğitim

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/185655
× Whatsapp