ÇOCUKLARLA DUYGULAR HAKKINDA NASIL KONUŞULUR VE ÇOCUKLARDA DUYGUSAL ZEKA NASIL GELİŞTİRİLİR?

ÇOCUKLARLA DUYGULAR HAKKINDA NASIL KONUŞULUR VE ÇOCUKLARDA DUYGUSAL ZEKA NASIL GELİŞTİRİLİR?

Bu yazımızda çocukların öz-farkındalık, sosyal farkındalık, öz-yönetim ve ilişki becerilerinin en iyi şekilde gelişebilmesi için onlarla duygular hakkında nasıl konuşabileceğimize değineceğiz. Çocukların duygularını tanımalarının ve anlamalarının neden önemli olduğunu hakkında da bahsedeceğiz. 

Çocuklara duyguları hakkında konuşmayı öğretmek, onların duygusal kelime dağarcıklarını geliştirmek önemlidir. Bir okul öncesi eğitimcisi ya da bir ebeveyn, çocuklara duygularını hangi sözcüklerle anlatabileceğini, fiziksel duygularının nasıl farkında olabileceğini öğretebilmelidir.

Çocukların duygularını tanımaları neden önemlidir?

Duygular hakkında bahsedebilmek, çocuklarda duygusal zekanın bir diğer önemli parçasıdır. Çocukların tüm duygularını daha iyi anlaması, kelime dağarcıklarını geliştirmeleri ve duygularını tanımlayabilmeleri gereklidir.

Duygusal zeka kendimizin ve başkalarının duygularını anlamamızı sağlayan yeteneğimizdir. Bu zeka türünü inşa etmeye çocuklarda doğdukları andan itibaren başlıyoruz. Diyelim ki mutfakta yemek yaparken yere bir tabak düştü ve kırıldı. Çıkan yükses ses bebeğinizi korkuttuğu zaman ilk yaptığımız şey “Bebeğim yüksek sesten gerçekten korktu” diye düşünmek olur. 

Bu durumda yapabileceğimiz en iyi şey bebeği yatıştırmaya yardımcı olmaktır. Takdir edersiniz ki bebekler kendilerini nasıl sakinleştireceklerini bilmezler. Böyle şeyler büyüdükçe öğrenilir, bazı bebekler yatışmak için parmaklarını emerler mesela. Yere tabak düşüren ebeveynin ilk yapacağı şey çocuğunun yanına gidip yavaş bir sesle konuşup bebeği kucağına almak olur: “Çok korktun değil mi bebeğim, çok yüksek ses çıktı, değil mi?” Sonuçta ebeveynler olarak anlamasalar bile bebeklerimizle sürekli konuşuyoruz. Yani duyguları öğretmeye doğdukları andan itibaren başlıyoruz aslında. Bu durum çocuk gelişimi açısından oldukça önemlidir. Onlar büyürken ve duyguları öğrenirken biz aslında çok yardımcı oluyoruz. Az önceki örnekte “Çok korktun değil mi?” diyerek kelime dağarcığına “korku” kelimesini ekliyoruz. Çocuklara duygusal kelime dağarcığı kazandırmanın amacı ise onların bize nasıl hissettiklerini söylemelerini istememizdir. Bunu öğrenirken, bir yandan da başkalarının nasıl hissettiğini ya da hissedebileceğini de kavramaya başlarlar.

“Duygusal zeka” çok geniş bir kavramdır ve çocuklarımızı yetiştirirken öğretmemiz gereken yaşam becerilerinden biridir. Bu özellik ayrıca çocuğun kişilik gelişimini de büyük ölçüde etkiler ve çocuğun kimliğinin bir parçası olur. Duygusal zeka ile gelişen özelliklerden biri öz-farkındalıktır. Öz-farkındalık kendi duygularımızı bilmek, özgüven sahibi olmak, kim olduğumuzu bilip bununla motive olmaktır. Bunlar muhtemelen tüm ebeveynlerin çocukları için isteyeceği şeylerdir.

Sosyal farkındalık ise sosyal olarak farkında olmak, başkaları için empati kurmaktır. Eğer biz kendimiz nasıl hissettiğimizi anlarsak, ancak o zaman bir başkasının üzüntüsünü ya da mutluluğunu anlayabiliriz. İnsanların yüzlerindeki ipuçlarını okuyabilir ve belki de bizden bir şey istediklerini bu şekilde anlayabiliriz. 

Üçüncü özellik ise öz-yönetimdir. Kendi duygularımızı ve diğer insanların duygularını anlamak ve onları tanıyabilmek uzun zaman alan bir iştir. Bazı yetişkinler hala bu önemli olayın üzerinde çaba sarf etmektedir. Özyönetim demek duygularımızı kontrol etmek, onları düzenleyebilmektir. Öz-yönetime sahip biri, büyük ve güçlü duygularla karşı karşıya kaldığında şu soruları sorabilmelidir: “Bu duygu karşısında ne yapıyorum? Üstesinden gelmeye çalışıyor muyum? Nasıl uyum sağlayabilirim?”

Dördüncü yetenek ilişki becerisidir. Gerçek anlamda başkalarıyla bağ kurmak, liderlik edebilmek, takım çalışmasına katılmak ve işbirliği yapma yeteneğine sahip olmaktır. Bunlar yetişkinlerin hayatlarını sürdürebilmeleri için ihtiyaçları olan şeylerdir. Bu becerileri çocuklara ne kadar erken öğretirsek; onları kendilerine ait duyguları anlama, sosyal farkındalıklarını geliştirme, ilişki becerileri ve diğer yeteneklerini şekillendirme konusunda hayata hazırlayabiliriz.

Bunların hepsi duygusal zekanın bir parçasıdır. Duygusal zeka eğitimi, eğitimcilerin ve ebeveynlerin üzerinde büyük ve ağır bir görevdir. Bu nedenle, ebeveynler ve eğitmenler olarak duygusal zeka gelişimi konusunda eğitime çok küçük yaşlardan itibaren başlamamız gerçekten önemlidir.

Çocuklarla duygular hakkında nasıl konuşulur? Duygular nasıl öğretilir?

Çocuklara duyguları öğretirken kullanılabilecek ilk yöntem oyuncaklardan yardım almak olabilir. Farklı renklerde oyuncaklar kullanılarak, oyuncaklara duygular atfedilebilir. Örneğin sakinlik duygusu için mavi oyuncak seçilebilir. Oyuncak bebek kullanılarak vücudun çeşitli bölgelerinde hissedilenler de çocuklara öğretilebilir. Bebeğin yüz ifadesi çocuklar için önemli bir ipucu olacaktır. Ayrıca bebeğin kafasına, kalbine ve karnına dokunarak buralarda hissedilen duygular hakkında konuşulabilir.

Çocuklara yalnızca duygu sözcüklerini öğretmek yerine onlara vücutlarında olan değişiklikleri ve hisleri de öğretmeliyiz. Farklı duygular kafalarında nasıl bir his bırakıyor? Endişelendiklerinde karnı nasıl hissediyor? Bu konular hakkında konuşarak farklı duyguların vücutlarında yarattığı sinyalleri onlara öğretebiliriz. Karın, kafa ve kalp gibi yerleri oyuncak bebekler üzerinde gösterip çocuklarla duyguları konusunda iletişim kurmaya çalışmak faydalı olacaktır. Oyuncak bebekler bu konuda biçilmiş kaftandır, çünkü her çocuğun oyuncak bebeği vardır ve onu size getirip “Bak, benim buram ağrıyor.” diyebilir.

“Büyük” hisleri olan çocuklara nasıl yardım edilir?

Başka bir senaryo büyük hislerdir, bu belki biraz daha karmaşık ve biraz daha derin. Çocuklar büyük duygular yaşayabilir, örneğin bir çocuğun kaygı veya stres yaşaması buna örnek verilebilir. Ebeveynler ve okul öncesi eğitimcileri, bu büyük duyguları yaşayan çocuklara koçluk etmeli ve onlarla birlikte çalışarak yardımcı olmalıdır.

Çocuklarımızın büyük duygular yaşaması kaçınılmazdır ve bunlar sevmediğimiz davranışlar olarak ortaya çıkabilirler. Ancak bu konuda hatırlamamız gereken şey, çocuklarımızın kendilerini nasıl ifade edeceklerini hala öğreniyor olmalarıdır. Bu nedenle bazen neyin iyi olduğunu anlamak için kendilerini iyi olmayabilecek şekillerde ifade etmeleri mümkündür.

Zor olduğunu biliyoruz ama çocuğunuz sakin olmadığında kendi sakinliğinizi korumak, ihtiyaç duyacağınız en önemli araçtır. Sakinliğinizi ve sabrınızı korumak için elinizden gelenin en iyisini yapmalısınız. Endişeli, üzgün, kızgın hisseden bir çocuğa yaklaşırken bunu unutmamak gerekir. Bu tip durumlara birinin size yaklaşmasını isteyeceğiniz şekilde yaklaşmaya çalışın. Bu bazen gerçekten zor olabilir çünkü biz de insanız ve her zaman sakin kalamayız. 

Sonraki adım ise sadece dinlemek olmalıdır. Çocuğunuz sizinle sözlü olarak iletişim kuruyorsa, dinleyin. Söylediklerine katılmak veya katılmamak zorunda değilsiniz, fakat ona onu dinlediğinizi hissettirin. “Galiba şu an üzgünsün”, “Şu anda gerçekten endişeli olduğunu görebiliyorum”, “Endişeli olduğunu biliyorum ve seni anlıyorum” gibi ifadelerde bulunun. Bu şekilde çocuğunuzun ne hissettiğini anladığınızı ona gösterebilirsiniz.

Çocuğunuzun “büyük” hisleri olduğunda istenmedik davranışlarda bulunması, belki de ne hissettiklerini nasıl söyleyeceklerini bilmedikleri içindir. Onlara, “Şu anda hissettiğin şey endişe, tamam mı?” diyerek ona bu duyguyu öğretebilirsiniz. 

Bir sonraki adım ise duygularını kontrol altına almalarına yardımcı olacak ipuçları öğretmek olabilir. Çocuklarımız küçükken, duygularını düzenlemelerine yardımcı olabilecek bir yetişkine, hatta belki de daha büyük bir kardeşe ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle ebeveynler ve eğitimciler, çocuklar bu büyük duygular içinde değilken, bir çözüm önerisi bulup onlara öğretmelidir. Bunlar arasında nefeslerini doğru kullanmaları, sakinleşme yollarını kullanmaları, hoşlandıkları şeylere yönelmeleri gibi ipuçları olabilir.

Bir diğer önerimiz çocuğu kendi başına bırakmatır. Üstteki öneriler işe yaramazsa, kenara çekilin ve istediğini yapmasına izin verin. Belki de gidip bir oyuncak alıp ona sarılır ya da derin nefes almaya başlar. Eğer doğru şekilde yardımcı olursanız eninde sonunda çocuğunuz bu duyguları nasıl kontrol etmesi gerektiğini öğrenecektir. Fakat unutmayın ki bu uzun bir zaman ve çok sayıda tekrar gerektirebilir.

İlk Eğitim ailesine katılmak isteyen veya hizmetlerimiz hakkında detaylı bilgi almak isteyen ebeveynlerimiz ve eğitmenlerimiz; web sitemizde yer alan başvuru formlarını doldurarak bize ulaşabilirler.

Leave a comment

× Whatsapp