KOŞULSUZ SEVGİNİN GÜCÜNÜ KEŞFEDİN!

KOŞULSUZ SEVGİNİN GÜCÜNÜ KEŞFEDİN!

Koşulsuz sevgi ve koşullu sevgi nedir?

Koşulsuz sevgi, çocukken alabileceğimiz ve ebeveyn olduğumuzda çocuklarımıza sunabileceğimiz en önemli hediyelerden biridir. Hepimiz, hayat denen serüvenimizi anlamlı kılmak için “en çok sevgiye” ihtiyaç duyarız. Sevginin, zihinsel ve fiziksel sağlık üzerindeki iyileştirici gücü bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Peki, nedir koşulsuz sevgi? Basitçe tanımlarsak koşulsuz sevgi, koşullara bağlı olmadan sevmektir. Koşulsuz sevmek de sevilmek de insanı daha iyi ve daha başarılı bir birey olma yolunda destekleyen en iyileştirici güçlerin başında gelir. 

Ebeveynler çocuklarını oldukları gibi kabul ettiklerinde, çocukları hata yaptıklarında -veya onların herhangi bir konuda performansları düşük olduğunda- bile çocuklarını sevip şefkat gösterdiklerinde; bu koşulsuz sevgidir. Koşulsuz seven bir ebeveyn; her ne olursa olsun çocuğuna cesaret verir, onun duygularını önemser ve ona güvendiğini hissettirir, çocuğunun birey olarak benzersiz varlığına saygı duyar. Buna karşılık koşullu sevgi, çocuklara “ebeveynlerinin sevgisini kazanmaları gerektiği” mesajını verir. Bu nedenle koşullu sevilen çocuklar, ebeveynlerinden sevgi görmek ve onların onayını alabilmek için “ebeveynlerinin beklentilerini yerine getirmeleri gerektiğini” hissederler. Sonuç olarak, koşullu sevilen çocuklar, yetişkinliğe ulaştıklarında bile kaygı sergilemeye ve sevgiye layık olup olmadıklarını sorgulamaya eğilimlidirler. Koşullu seven bir ebeveyn, düzenli olarak pek çok konuda çocuğundan beklentileri olduğunu bir şekilde ortaya koyar, çocuğuna her konuda gereğinden fazla müdahele eder ve onu yargılayıcı bir dille eleştirmekten çekinmez. 

Çocukluk yılları, koşulsuz sevgi ile beslenmesi gereken yıllardır. Özellikle erken çocukluk dönemi (0-6 yaş aralığı); okuldaki ve gelecekteki başarıyı sağlayan beceri ve değerlerin -öz güven, öz saygı, sorumluluk sahibi olma, problem çözme, empati, hoşgörü, iş birliği kurma, yaratıcı düşünme, yardımlaşma, dürüst ve adil olma vb.- temellerinin atıldığı en önemli evredir. Bu beceri ve değerler, ancak ve ancak koşulsuz sevginin hâkim olduğu bir aile ortamında kazanılabilir. 
Koşullara bağlı olarak sevildiğini hisseden bir çocuk mutlu değildir. O çocuk, kendine güvenmez. Çünkü en yakınında olan ebeveynleri de ona yeterince güvenmiyordur. Koşullu sevilen bir çocuk, bugün başarılı olmakta ve onu başarılı/mutlu bir geleceğe taşıyacak becerileri ve değerleri geliştirmekte zorluklarla karşılaşır. Bebeklikten başlayarak koşulsuz sevildiğini hisseden bir çocuk ise hayata doğru bir başlangıç yapma ve gerçek potansiyeline ulaşma şansını yakalar.

Koşulsuz sevgi bize nasıl güç katar?

Koşulsuz sevgi neden bu kadar önemlidir? Önemlidir çünkü zihinsel ve fiziksel sağlığın pek çok yönünü olumlu etkiler. Koşulsuz sevgi; çocuklara “daha sağlıklı beyin gelişimi, olumlu ilişkiler kurmak için gelişmiş yetenek, öz güven, dayanıklılık, daha fazla stres direnci ve daha güçlü bağışıklık sistemi” gibi pek çok fayda sağlar.

Koşullu olarak sevildiğini hisseden bir çocuğun üzerinde fazlasıyla baskı ve stres vardır. Bu stres, onun temel becerileri geliştirmesini  engeller ve başarılı olabileceği alanlarda bile başarısız sonuçlar elde etmesine yol açar. Koşullu ve otoriter ebeveynlik; bazen çocukların kreşte, okulda veya spor kulübünde… başarılı sonuçlarla buluşmasını sağlayabilir. Ancak koşullu sevginin olumsuz etkisi, elde edilen bazı başarılı sonuçlardan çok daha ağır basar. 

Koşulsuz Sevgi, Beyin Gelişimini Destekler

Bazı araştırma sonuçları, koşulsuz sevginin mucizevi faydaları hakkında bize ışık tutabilir. 2012’de yapılan bir araştırma, şefkatli ebeveynleri olan çocukların, duygusal olarak ihmal edilenlere göre daha büyük bir hipokampusa sahip olduğunu buldu. Açıklığa kavuşturmak gerekirse “hipokampus”; beynin hafızayı, öğrenme yeteneklerini ve strese verilen tepkileri kontrol eden kısmıdır.

Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Çocuk Psikiyatri Profesörü, Erken Duygusal Gelişim Programı’nın (Early Emotional Development Program, EEDP) kurucusu ve yöneticisi olan Joan L. Luby, “Araştırmamız, duygusal beslenme ile hipokampusun boyutu arasında açık bir bağlantı olduğunu gösteriyor. Neredeyse yüzde 10 daha büyük bir hipokampusa sahip olmak, duygusal beslenmenin güçlü etkisinin somut kanıtını sağlıyor.” diyor.

Koşulsuz Sevgi, Yaşam Boyu Fiziksel Sağlığı Olumlu Etkiler

Koşulsuz sevgiyi esirgemenin, çocuklukta olumsuz fiziksel sonuçları da olabilir. Örneğin, Montreal’deki McGill Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, otoriter ebeveynlere -koşullu seven, başarıya çok fazla odaklanan ve nadiren sevgi gösteren ebeveynlere- sahip olan çocukların, ebeveynlerinden koşulsuz sevgi gören çocuklara göre obez olma olasılığının daha yüksek olduğunu buldular. Araştırmacıların 6-11 yaş arası 40.000 çocuk üzerinde yaptıkları incelemelerin sonunda, koşullu seven ve daha otoriter olan ebeveynlerin obez çocuklara sahip olma olasılığının yüzde 37 daha fazla olduğu kanıtlandı.

Duygusal ihmale ve koşullu sevgiye maruz kalmanın, yetişkinlik dönemine bile uzanan olumsuz etkileri vardır. 2013 yılında yapılan bir araştırma, çocuklukta sevgi eksikliği yaşayan yetişkinlerin daha stresli olduğunu ve hastalık riskinin daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar, çocukken duygusal veya fiziksel istismara uğramış, ebeveynlerinin koşulsuz sevgisinden mahrum kalmış bireyler üzerinde çalıştılar. Sonuç olarak, bu yetişkinlerin tüm vücut sistemlerinde hastalık riskinin yüksek olduğunu keşfettiler.

Bu araştırmalar da gösteriyor ki çocuklukta “koşulsuz sevgi” ile büyümenin, sadece çocukluk yıllarında değil yaşam boyu fiziksel sağlık üzerinde çok olumlu etkileri var. 

Koşulsuz Sevgi, Çocukların Sağlıklı Gelişimi için Temel Oluşturur

Koşulsuz sevgi; bir çocuğun öz güvenli ve azimli olması, kendini güvende hissetmesi, mutlu ve iyimser olması, stresini yönetebilmesi, özetle zihinsel ve fiziksel olarak sağlıklı gelişmesi için vazgeçilmez bir değerdir. Öz güven, başarının temelidir. Kendine güvenen çocuk; cesurca merakının peşinden gitmeye, araştırmaya, denemeye ve başarısız olduğunda bile pes etmeden yeniden denemeye açıktır. Çocuklar, ancak ebeveynleri tarafından koşulsuz sevildiklerinde gerçek potansiyellerine ulaşmaları ve hayata doğru bir başlangıç yapmaları için gereken güce sahip olurlar.

Ancak koşulsuz sevilen bir çocuk kendini güvende hissedebilir. Çünkü hata yaptığında bile ve her ne olursa olsun “onu sevmekten asla vazgeçmeyecek ebeveynleri” olduğunu bilir. Hatalar, çocukların en etkili öğrenme fırsatlarıdır. Hataların hoş görüldüğü bir ortamda çocuklar, hatalarından öğrenmeyi başarabilirler. Koşulsuz sevginin var olduğu bir ailede, ebeveynler ve çocuklar arasında güçlü bağlar ve açık iletişim vardır. Böyle bir ailede çocuklar; ebeveynlerinden korkmazlar, fikirlerini onlarla rahatça paylaşırlar, sorunlarını ebeveynleri ile konuşmaktan ve iş birliği kurarak çözüm üretmekten çekinmezler. Çekinmezler çünkü ebeveynlerinin onları yargılamak yerine doğru yola yönlendireceklerinden ve hataları yüzünden ağır cezalar veya sevgisiz bir tutumla karşılaşmayacaklarından emindirler. 

Ebeveynlerin çocuklarını koşulsuz sevmesi demek, ebeveynlerin kuralsız olmaları ve çocuklarını şımartmaları demek değildir. Koşulsuz sevilen çocuklar, ebeveynlerine güvenirler ve onların koyduğu kuralların kendi iyilikleri için olduğuna ikna olurlar. Ebeveynleri ile iş birliği kurarak sorumluluk alma, problem çözme, empati, hoşgörü, iletişim gibi pek çok hayati beceriyi okuldan önce geliştirme gücüne sahiptirler. 
Eğitim ve ebeveynlik alanlarında yazdığı kitaplar ve yaptığı konuşmalarla tanınan Amerikalı yazar ve öğretim görevlisi Alfie Kohn, “Koşulsuz Ebeveynlik” adlı kitabında koşulsuz sevgi sunarak ebeveynlerin çocuklarını şımartmadıklarını şöyle anlatır: “Çocuklar, iyi ve sağlıklı biçimde yetişebilmek için koşulsuz sevgiye gereksinim duyarlar. Çocukları pek çok yolla şımartabilirsiniz ama onları koşulsuz sevgi ile şımartmak olanaklı değildir. Bir yazarın ifade ettiği gibi şımarık olarak tanımladığımız çocukların gerçek sorunu ‘istediklerinden bol bol, gereksinim duyduklarından ise çok az elde etmeleridir.’ O halde, gereksinim duyduklarına kuşku bulunmayan sevgiden vermeliyiz, hem de sınırsızca, çekinmeden, bahanelere sığınmadan. Ruh halimiz veya koşullarımız ne olursa olsun onlara olabildiğince ilgi göstermeliyiz; onları sevdiğimizi ve birlikte olmaktan mutluluk duyduğumuzu bilmelerini sağlamalıyız.”

Çocuğunuzu Koşulsuz Sevmek İçin İpuçları

Biliyoruz ki her ebeveyn, çocuklarını sever ve onların başarılı/mutlu olmalarını ister; çocuklarını tüm iyi niyetiyle çağın gerekliliklerine göre yetiştirmeye çabalar. Ancak bu iyi niyetli çaba, bazen yanlış yöntemlerle ve -aşırı hırs, endişe gibi- olumsuz duygularla buluşurak çocuklar üzerinde baskı kurabilir, stres yaratabilir. Biraz stres iyidir ancak yoğun stres, bağışıklık sisteminin en büyük düşmanlarından biridir ve bilişsel becerilerin gelişmesine engel olur. Beklentileri yerine getiremezse ebeveynleri tarafından daha az sevileceğini düşünmek, çocuklar için en büyük stres kaynaklarından biridir.

Belki de siz de sevginizi fakında olmadan koşullara bağlıyorsunuz. Çocuklarınızı korumak için otobüsün önüne atlayacak cesaretiniz olsa bile bu derin sevginizi onlara doğru şekilde ifade edemiyor olabilirsiniz. Ebeveynler de pek çok hata yaparlar. Bu doğaldır, çünkü kimse mükemmel değildir. Önemli olan tıpkı çocuklarımıza tavsiye ettiğimiz gibi hatalardan öğrenmeyi başarmaktır, yeterince iyi bir ebeveyn olmak için her gün biraz daha fazla çabalamaktır… Hatalarını fark eden ve kabul eden bir ebeveyn, çocukları ile ilişkisini iyileştirebilir. Onlarla yeniden yakın bağlar kurabilir. 

Kendinize şu soruları sormayı deneyin: “Çocuğumu koşulsuz seviyor muyum?”, “Ona saygı ve empati ile yaklaşabiliyor muyum?”, “Çocuğum koşulsuz sevildiğini hissediyor mu?”, “Farkında olmadan onu koşullu olarak sevdiğim mesajını veriyor olabilir miyim?”, “Öfkesinin, hayal kırıklığının ve üzüntüsünün sadece insan olmanın bir parçası olduğunu ve bu duyguları yönetmeyi öğrenmek için bana güvenebileceğini biliyor mu?”, “Ceza verdiğimde ona doğruları öğretiyor muyum yoksa sadece korkularını mı artırıyorum?”

Unutmayın, çocuklarımız hayatı ve duygularını düzenlemeyi öğrenmek için biz ebeveynlerini örnek alırlar. Onlara koşulsuz sevgimizi sunarken bizden; empati kurmayı, kendilerini ve başkalarını sevmeyi, kendilerine güvenmeyi, karşılıklı saygıyı, hoşgörüyü, çözüm üretmeyi, özetle iyi birer birey olmayı öğrenirler. 

Empati Kurun, Duyguları Kabul Edin

Empati; eylemdeki koşulsuz sevgidir, karşındakinin gözlerinden dünyaya bakmaktır. Empati, öfke gibi olumsuz duyguları kontrol ederek hoşgörü ile yaklaşmamıza yardımcı olur. Siz çocuğunuza empati ile yaklaşırsanız çocuğunuz; eylemleri kontrol altına alınsa bile sevildiğini, anlaşıldığını ve kabul edildiğini hisseder.

Çocuklarınızın henüz olgunlaşmamış bireyler olduğunu bir an bile aklınızdan çıkarmayın ve onlarla empati kurmayı deneyin. Yaptıkları her hata, onlara doğru davranışları öğretmeniz için bulunmaz birer fırsattır. Örneğin, çocuğunuzun öfke patlaması yaşadığı veya çok üzgün olduğu bir anı düşünün. Onun bu duygularını, koşulsuz sevgi ve empati ile yaklaşarak kabul edin. Öfkesinin ya da üzüntüsünün ardında pek çok neden olabilir. Çocuğunuz; belki kardeşine daha fazla ilgi gösterildiği için, belki aç olduğu için ve belki de eskisi gibi sevilmediğini düşündüğü için olumsuz duygularla mücadele ediyor olabilir. Bu duyguları henüz yeterince tanımıyor olabilir. Sizin göreviniz, çocuğunuza tüm duyguların doğal olduğunu ve bu duyguları nasıl yöneteceğini öğretmektir. “Üzülecek hiçbir şey yok ki… Yine ne oldu?” yerine “Benimle bu tonda konuştuğuna göre çok üzgün olmalısın. Neler oluyor, tatlım?” veya “Kardeşinden hemen şimdi özür dile! Ona vurman çok kötü bir davranış!” yerine “Öfkeli olmanı anlıyorum. Kardeşin kuleni devirdi ve sen bunun için çok çalıştın. Ama kardeşine vurman sence doğru mu? Bir hata yaptı ama biliyorsun kardeşler sevmek içindir… Sence senin de bir hatan var mı? Bunu düşünmeni istiyorum. Bir daha böyle bir şey olursa, vurmak yerine sence ne yapabilirsin? Biraz pratik yapalım mı?” dediğimizde, çocuklarımıza onların duygularını önemsediğimizi ve koşulsuz sevgimizle onları anlamaya gayret ettiğimizi söylemiş oluruz. Anlaşıldığını hisseden bir çocuk, sevildiğini bilir ve ebeveyni ile iş birliği kurmaya meyilli olur. Çocuklarınız öfkeyle hareket edip hatalar yaptığında önce onların öfkesini yatıştırıp ardından davranışlarını sınırlamayı denemeniz en doğrusudur.  

Empati kurduğunuzda, çocuklarınıza empatiyi ve farklı duyguları öğretme fırsatı yakalamanın yanı sıra onların davranışlarının ardındaki gerçek nedenleri de öğrenebilirsiniz. Tüm duyguları kabul edin: Üzülmek, sevinmek, öfkelenmek, kızmak… hepsi doğaldır. Ancak bu şekilde çocuklarınızı koşulsuz sevdiğinizi hissettirebilirsiniz. Onlara duyguları nasıl yöneteceklerini gösterin. Öfkelerine öfke ile karşılık vermeyin. Derin bir nefes alıp öfkenizi kontrol etmeyi deneyin. Çocuklarınıza öfkelenmelerinin doğal olduğunu ama öfkelendiklerinde kendilerine ve çevrelerine zarar vermelerinin yanlış olduğunu anlatın. Yanlışlarını kendi başlarına bulmalarını sağlayacak sohbetler başlatın. 

Cezalardan Uzak Durun 

Araştırmalar, cezaların çocuklar için öğretici olmadığını defalarca kanıtlamıştır. Her ceza; sevgiye hasar verir, çocuğa yeterince sevilmediğini hissettirir, onu incitir. Cezalarla incinmiş bir çocuk, ebeveynlerine güvenmemeyi ve onların sevgi sözcüklerine kolay kolay inanmamayı öğrenir. Çocuk dünyasında cezalar çok ağır yüklerdir. Pek çok araştırma, sevgiyi geri çekme teknikleriyle disipline edilen çocukların daha fazla yaramazlık yaptığını gösteriyor. Ebeveynler, genellikle çaresiz kaldıklarında cezalara başvururlar. Bunun yerine çocuğun sürekli tekrarladığı bir hatanın ardındaki gerçek sebepleri bulmaya gayret etmek en doğrusudur.

Cezaları çocuklarınıza doğruları öğretmek için bir araç olarak görmeyin. Cezalardan uzak durun. Çocuğunuzu empati kurarak ve koşulsuz sevginizi sunarak dinleyin. Çocuğunuzun davranışlarını sınırlamanın sevgi dolu yaratıcı bir yolunu bulun.

Yargılayıcı İfadelerden Kaçının

“Sen çok yaramaz bir çocuksun!”, “Neden beni dinlemiyorsun?”, “Yine ortalığı batırmışsın. Ne kadar dağınıksın!”, “Sana kaç kere anlatmam gerekiyor? Bir kere de doğru yap şunu!”, “Terbiyesizsin! Hemen özür dile dedenden!” gibi olumsuz ve yargılayıcı ifadeler, çocuklara sevilmediklerini hissettirir. Hatalarının sürekli yüzlerine vurulması öz güvenlerini zedeler. Koşulsuz seven bir ebeveyn, çocuklarını yargılamaktan ve etiketlemekten kaçınır. Çünkü bu etiketlerin çocukların iç dünyasında büyük hasarlar bırakabileceğini bilir. 

Alfie Kohn, “Koşulsuz Ebeveynlik” kitabında: “Genel olarak baktığınızda, çocuk yetiştirmenin işinize gelmeyecek pek çok yönü vardır, özellikle de iyi yapmak istiyorsanız. Eğer boş zamanınızdan fedakârlık etmeye hiç niyetli değilseniz ve evinizin sürekli sessiz, sakin ve temiz kalmasını istiyorsanız belki de çocuk yerine balık yetiştirmeyi düşünebilirsiniz.” der. Çok doğru, ebeveynlik zordur. Hiç düşünmeden öfkeye kapılıp çocukları yargılamak bir ebeveyn için kolay olan çözümdür ve gerçekçi bir çözüm değildir. Koşulsuz seven bir ebeveyn sabırlıdır. 

Doğru Rekabeti Öğretin

Ebeveynlik, özellikle günümüzün aşırı rekabetçi ortamında hiç olmadığı kadar zor bir görev haline geldi. Aynı şekilde bu çağda çocuk olmak da rekabet çerçevesinde zorlaştı. Kabul edelim, 21. yüzyılın dünyası; çocukları daha ilkokul bile başlamadan “acele etmeleri, daha hızlı olmaları, başarmaları” için yoğun bir rekabete davet ediyor. Ödüllerin, madalyaların, iyi notların, harika derecelerin, ünlü ve en iyi olmanın başarının tek ölçütü gibi sunulduğu ve abartılı bir şekilde alkışlandığı bir dünyadayız. Doğru rekabetten giderek uzaklaşıyoruz. Doğru rekabet, yani sağlıklı rekabet; “herkesten iyi olmayı” değil “kendi en iyine ulaşmak” için çaba göstermeyi önerir. Günümüzde ebeveynler, yoğun rekabetten olumsuz etkilenebiliyor ve bir kısmı farkında olmadan çocukları üzerinde baskı kurabiliyor. Bu baskı, beklentileri ifade eden cümlelerle başlıyor ve beklentilerin karşılanmaması durumunda kurulan yargılayıcı cümlelerle devam ediyor. Dünyamız, çocukları sıkça aşırı/ezici rekabete yönlendirirken ebeveynlere düşen temel görev, endişelere kapılmadan ve koşulsuz sevgiden hiç vazgeçmeden çocuklarını cesaretlendirmektir. Onlara doğru rekabeti öğretmek önemlidir çünkü rekabeti kontrol edemezler -her zaman onlardan daha başarılı olacak birileri karşılarına çıkabilir-, kontrol edebilecekleri yegâne şey çabalarıdır. 

Çocuklarınıza doğru rekabeti öğretin. Onlara hedef belirlemeyi ve çabalamayı öğretin ama onlara yüksek beklentilerinizle baskı kurmayın. Sevginizi koşullara bağlamayın. Onlara gerçek başarının sadece “en iyi olmakla” ilgili olmadığını; dürüst, bağımsız, sorumluluk sahibi, yardımsever, barışçıl, hoşgörülü, empatik, yaratıcı, üretken, azimli ve hatalardan korkmayan cesur bir birey olmanın en büyük başarı olduğunu anlatın. Bu becerilerin onlara pek çok kişisel başarıyı da getireceğini anlatın.

İlk Eğitim: “Çocuklarımızı başka birilerine dönüştürmek yerine onları oldukları gibi, koşulsuz sevelim!

Sevgili ebeveynler, 

İlk Eğitim’de bizler de sizler gibi ebeveynleriz. Eminiz ki sizler, koşulsuz sevginin önemini zaten biliyorsunuz. Bu yazımızda koşulsuz sevginin iyileştirici gücünü hep beraber yeniden hatırlayalım istedik.

Koşulsuz sevgi, çocuklarımıza “Seni olduğun gibi seviyorum. Sen benzersiz bir bireysin. Kendi dehanı/yeteneklerini keşfetmen ve güçlü bir birey olman için her zaman -ne olursa olsun- sana destek vereceğim. Hata yaptığında da seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğim ve hatalarından öğrenmen için sana rehberlik edeceğim.” mesajını verir. Koşulsuz sevgi, çocuklarımızla bağlarımızı sağlamlaştıran en büyük güçtür ve âdeta bir kas gibi günlük egzersiz ister. Her gün koşulsuz sevmenin yaratıcı yollarını keşfedebiliriz ve daha iyi bir ebeveyn olma yolunda hızla ilerleyebiliriz. Unutmayalım, biz ebeveynler çocuklarımızı zaten çok seviyoruz. Bu sevgimizi, koşullara bağlamadan ve çocuklarımıza güç verecek şekilde sunmak için her gün daha iyisini yapabiliriz. Çocuklarımızı başka birilerine dönüştürmek yerine onların kendilerine özgü yeteneklerini fark edebilir ve onları oldukları gibi sevebiliriz. İşlerimiz ve yükümlülüklerimiz yüzünden çocuklarımızdan uzak olduğumuz anlarda onların şefkatle beslenerek öğrenmeye ve gelişmeye devam etmelerine özen gösterebiliriz.

Erken çocukluk yılları (0-6 yaş aralığı); çocukların şefkatle ve yakın ilgiyle desteklenerek hayati becerileri kazanmaları ve böylece hem okulda hem de gelecekte gerçek potansiyellerine ulaşmaları için altın değerinde yıllardır. İlk Eğitim’i; çocukların benzersizliğini ve şefkati merkeze alan bir okul öncesi eğitim modelini yaygınlaştırmak için kurduk. Sizler evle veya işle ilgili yükümlülüklerinizi yerine getirirken 0-6 yaş aralığındaki çocuklarınızı “kendi evinizin rahatlığında uzman eğitmenlerle buluşturmak”, onların “şefkatle beslenen kişiselleştirilmiş bir eğitim ve bakım programı ile öğrenmeye devam etmeleri” için buradayız.

İlk Eğitim ailesine katılmak isteyen veya hizmetlerimiz hakkında detaylı bilgi almak isteyen ebeveynlerimiz ve eğitmenlerimiz; web sitemizde yer alan başvuru formlarını doldurarak bize ulaşabilirler.

Leave a comment

× Whatsapp