Erken çocukluk, bir çocuğun doğumu ile altı yaşı arasındaki süreyi tanımlar. Erken çocukluk eğitimi ise bebeklik ve ilkokul yaşı arasındaki çocukların eğitimini ifade eder. Bunlar bir çocuğun hayatının en önemli yıllarından bazılarıdır. Başkalarıyla nasıl etkileşimde bulunacaklarını ilk öğrendikleri, duygusal bağlantılar oluşturmaya başladıkları, beyin gelişimlerinin en hızlı olduğu, yaşamları boyunca onları beslemeye devam edecek olan temel bilişsel işlevleri ve duygusal zekâyı geliştirdikleri, ilgi alanlarını keşfettikleri zamandır. İşte böylesine önemli bir dönemde çocukların yanında olan okul öncesi öğretmenleri, bir bakıma öğrenmenin yapı taşlarıdır. Onlar, bir çocuğun okuldan başlayarak hayatının geri kalanında başarı ve mutluluk için ihtiyaç duyacağı becerilerin temelini atarlar.
Bir çocuğun erken öğrenme yolculuğunda birçok önemli etki vardır. Ebeveynler, bakıcılar, aile üyeleri, arkadaşlar, akranlar ve öğretmenler… Araştırmalar, ebeveynlerden sonra erken çocukluk eğitimcilerinin, yani okul öncesi öğretmenlerinin bir çocuğun öğrenme sonuçlarında ve gelecekteki genel refahında ikinci en etkili faktör olduğunu göstermektedir. Onların etkileri, bir çocuğun okuma ve yazma yeteneğinin çok ötesine geçer. Çocukların duygusal, sosyal ve bilişsel becerileri için önemli yapı taşlarının yerleştirildiği dönem yaşamlarının ilk beş-altı yılıdır. Bu nedenle, bu süre zarfında öğretmenlerin önemli rolü göz ardı edilemez, edilmemeli…
Erken çocukluk eğitiminin önemli rolü, bir çocuğun ve içinde yaşadığı toplumun geleceği için o kadar temeldir ki, bu yüzden Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), erken okuryazarlık ve öğrenmeye önemli ölçüde odaklanmaktadır. UNESCO’ya göre, “Erken Çocukluk Bakımı ve Eğitimi (Early Childhood Care and Education- ECCE), bir çocuğun duygusal, sosyal, fiziksel ve bilişsel ihtiyaçlarını geliştirmeyi, yaşamları boyunca esenlik ve öğrenme için güçlü bir temel oluşturmayı amaçlar. ECCE aracılığıyla toplumda yetenekli, ilgili ve sorumlu vatandaşlar yetiştirmek mümkündür.”
Gelişmiş ülkelerde “erken çocukluk eğitimciliği”
21. yüzyılın parlayan kariyerlerinden birini vadediyor…
Gelişmiş ülkelerde erken çocukluk eğitiminin önemi ve bu alanla ilgili toplumsal bilinçlenme giderek artıyor; böylelikle okul öncesi öğretmenleri gibi erken çocukluk eğitimcileri ile ilgili talep de her geçen gün artıyor. Bu ülkelerde erken çocukluk eğitimcileri parlak bir kariyere adım attıklarını biliyorlar. 21. yüzyılın, yani Dijital Çağ’ın ya da Robot Çağı’nın çocuklarını çalışma dünyasının ve eğitim sisteminin tamamen değişeceği bir gelecek bekliyor. Fütürist Tony Ryan, “Yeni Nesil Çocuk” adlı kitabında; “Yirmi yıl sonra dünyanın nasıl bir yer olacağını kestirmek zordur. Ancak trendler bize gelecekte iş yaşamının nasıl olacağına dair makul bir tablo çizebilir. Örneğin, 21. yüzyılın ilk yıllarında Amerikalı çalışanlar üzerinde yürütülen analizler gösteriyor ki istihdam büyümesinin en yüksek olacağı alan etkileşimli çalışma denilen alandır. İnsanların insanlara doğrudan hizmet verdiği işler bu kategoriye girer. Öğretmenlik ve doktorluk gibi işleri buna örnek verebiliriz.” diyor. Gelişmiş toplumlar, eğitimin baştan tasarlanması gerektiğini ve erken çocukluk eğitiminin büyük önemini bilimsel kanıtlar sunarak vurguluyor; bu yönde ülkemize de örnek olabilecek yaratıcı adımlar atıyor. Yeni Zelanda, Finlandiya, Danimarka bu ülkeler arasında başı çekiyorlar…
Bir okul öncesi öğretmeni nasıl fark yaratır?
“Montessori Metodu”nun yaratıcısı olan Maria Montessori (1870-1952), 1896 yılında İtalya’nın ilk kadın doktoru unvanını alarak tıp fakültesini tamamlamıştır. Bir eğitim emekçisi olarak, dünyanın birçok ülkesinde konferanslar, eğitimler vermiş, kitaplar yazmış, yeni okullar ve öğretmen eğitim merkezleri açmış, bir yandan da çocukları gözlemleyerek kendi eğitimine devam etmiştir. Bugün, çabalarının ürünü olarak ortaya koyduğu metot dünyanın özellikle gelişmiş birçok ülkesinde uygulanmaktadır.
Montessori der ki, “Çocuk, insanlığın umudu ve teminatıdır.”, “Okul öncesi eğitimin asıl amacı, çocuğun doğal öğrenme tutkusunu canlandırmak olmalıdır.”
Eğer bir okul öncesi öğretmeni olma yolundaysanız, son derece önemli bir görevi üstlenmek üzere olduğunuzu ve çocukların hayatında çok faydalı etkiler yaratacağınız bir kariyere doğru gittiğinizden emin olabilirsiniz. Okul öncesi öğretmenleri, bir çocuğun hayatındaki en önemli figürler arasındadır ve tıpkı Montessori’nin ifade ettiği gibi çocuğun ihtiyaç duyduğu o zekice yardımı yapabilecek, ona öğrenme tutkusunu aşılayacak donanıma sahip başlıca insanlardandır. Onlar, karşılaştıkları her çocuğun geleceğinde gerçek bir fark yaratma gücüne sahiptir.
Rolleri ne olursa olsun, küçük çocuklarla zaman harcayan yetişkinler önemlidir. Okul öncesi öğretmenleri, çocuklara ve ailelerine hizmet etmede birden fazla beceri ortaya koyarlar; 0-6 yaş çocuklardaki beceri gelişimini başlıca şu yollarla teşvik etmeye yardımcı olurlar:
Çocuklara ilgi alanlarını keşfetmeleri, öğrenme deneyimlerine katılmaları ve soru sormaları, sorgulamaları için ilham vermek
Çocukları güven, dayanıklılık, öz güven ve öz saygı geliştirmeye teşvik etmek
Çocukların meraklarını, öğrenme isteklerini ve hayal güçlerini besleyen bilişsel olarak uyarıcı aktiviteler geliştirmek
Çocuklar ve yetişkinler arasında iyi iletişimi, iş birliğini teşvik etmek
Çocukların ince motor becerilerini geliştirmeye yardımcı olan çeşitli uygulamalı müfredatlar oluşturmak
Temel problem çözme etkinlikleri yoluyla çocuklarda bağımsızlığı teşvik etmek
Grup etkinlikleri yoluyla çocuklar arasındaki iş birliğini, sosyal becerileri geliştirmek
Çocuklar, karmaşık düşünme becerilerine ve kendi bakış açılarına sahip, güçlü, benzersiz ve dayanıklı bireylerdir. Ve harika öğretmenler bu gerçeği ve arkasındaki bilimsel kanıtları biliyorlar… Okul öncesi öğretmenleri, çocuklara nasıl ilham vereceklerini bilirler ve onların etraflarındaki dünyayla ilgili meraklarını ateşlerler. Çocuklara koşulsuz sevgi ile yaklaşır ve onları “geleceğe hazırlanan parlak birer birey” olarak görürler; bir çocuğun her yönünü doğru şekilde besleyerek çocukta “yaşamın yapı taşları olan duygusal, zihinsel ve fiziksel beceriler” için güçlü bir temel oluşturmaya yardımcı olurlar.
Oyun yoluyla öğrenme, okul öncesi öğretmenler tarafından çocukları doğal olarak öğrenme fırsatlarına dâhil etmek için kullanılan bir uygulamadır. En basit şekliyle oyun yoluyla öğrenme, çocukları kendi bilgilerini oluşturmaya, öz güven geliştirmeye ve merakı benimsemeye teşvik eder. Çocuklar, okul öncesi öğretmenlerinin rehberliğinde yol boyunca keşfederken, deney yaparken ve problem çözerken pratik yaşamı, sosyal ve motor becerilerini doğal olarak geliştirirler.
Bir okul öncesi öğretmeninin sıcaklığı ve desteği; çocuklarda daha fazla sosyal yeterlilik, daha az davranış sorunu, okul çağında gelişmiş düşünme ve akıl yürütme becerileri dâhil olmak üzere önemli yeteneklerin gelişimini de etkiler.
Çocuklar hayatlarının her saniyesinde öğrenirler. Çatal kullanmaktan ve kumdan kaleler yapmaktan, okumaya ve sosyalleşmeye kadar, okul öncesi öğretmenlerinin sağlayacağı kaliteli erken çocukluk eğitimi çocukların tüm hayatında büyük bir fark yaratabilir.
Bununla birlikte, okul öncesi öğretmenleri gibi erken çocukluk eğitimi/gelişimi/bakımı alanlarında hizmet veren profesyoneller sadece çocukların hayatında önemli değildir. Onlar aynı zamanda ailelerin hayatında da kilit figürlerdir. Onlar sayesinde ebeveynler, iş ve aile sorumluluklarını daha iyi dengeleyebilirler. İşe giderken çocuklarını -okulda veya evde- bu profesyonellerin yanında güvenli ve besleyici bir ortamda rahatlıkla bırakabilirler. Böylece ebeveynler; işlerini bırakmadan tam zamanlı çalışabilir, aile gelirini ve çocuklarına sundukları fırsatları artırabilirler.
İlk Eğitim: Ben okul öncesi öğretmeniyim, diyorsanız; İlk Eğitim ailesine katılarak hemen bir çocuğun hayatında fark yaratabilirsiniz!
İlk Eğitim’de çocukların gerçek potansiyellerine ulaşmalarını ve harika bir geleceğe sahip olmalarını istiyoruz. Bunu desteklemek için eğitmen olarak “okul öncesi çocuk eğitimi/gelişimi/bakımı” alanlarında üniversite veya lise diplomasına sahip, ana dili Türkçe olan uzmanlar, öğretmenler, öğretmen yardımcıları ve yenidoğan bakımında uzman bebek hemşireleri ile çalışıyoruz.
Eğer bir okul öncesi öğretmeniyseniz siz de web sitemizde yer alan başvuru formunu doldurarak İlk Eğitim ailesine katılabilirsiniz. Kurduğumuz yenilikçi iş birliği modeli sayesinde okul öncesi öğretmenlerimizin de ev ortamında “eğitmen” olarak hizmet vermelerini sağlamak ve bu sayede onların çocuklara ve topluma katabilecekleri faydayı artırmak isteriz.
İlk Eğitim ailesine katılmak isteyen veya hizmetlerimiz hakkında detaylı bilgi almak isteyen ebeveynlerimiz ve eğitmenlerimiz; web sitemizde yer alan başvuru formlarını doldurarak bize ulaşabilirler.